Sen Hangisisin?

İki çeşit insan var bu hayatta.
Birincisi sevinçlerini paylaşabilen, ikincisi de üzüntülerini....

Mutlu olduğum zamanlarda bloğumun kapısını çalıp girip bakmak aklımdan bile geçmiyor. Lakin ne zaman dünyadan uzaklaşmak istesem kendimi burada buluyorum. Hiç tutmadığım günlük tadında ama benimle birlikte yeşeren bir yaprak misali.

Çevremdeki çoğu kişi benim aklı başında, başının çaresine bakabilecek ve güçlü bir insan olduğumu söylüyor. Ama bu da "Gelin, ağzıma s*çın" demek olmuyor ki arkadaş! Neyseki burada benim hakkımı yiyen "insanlardan" bahsetmeyeceğim. Hem blog sahibesi olduğumu kimse bilmiyor, hem de benim sorgulama sıramın geleceği dünya burası değil.

Onun yerine ben mutlu olmasını seviyorum. Unutmaya çalışmayı seviyorum. Gülmesini ve gülümsemesini seviyorum...Hayat başka türlü nasıl geçer? Ki hayat biz güzel baktıkça güzel değil mi zaten? 

Bilmiyorum, öyle işte...
Şuan konuştuklarım size(sana diyecek kadar yakın mıyız?) saçma gelebilir. İçimden geldi bunları söylemek. Tıpkı bir hafta önce tren ile seyahat ederken olduğu gibi. Çevremi inceliyordum ve yaşlılar ve gençler arasındaki farklılıklar gözüme çarptı. Tren ile seyahat etmesini ne çok sevdiğimden, pencereden dışarıya boş boş bakışımdan ve o anda aklımdan geçen onca küçük düşünceleri buraya dökmek istemiştim. Yazmaya başladım ama derin bir nefes verdikten sonra bıraktım. Bende emin değilim nedeninden. Belki de, artık unutulduğumu düşündüğümden. Bilmiyorum. 

Aranıza yeniden katılabilir miyim? Arada özlüyorum. Hem de çok!

Sağlıkla Kalın.