Sonunda!

"Geç olsun da güç olmasın."
En sevdiğim ve sık sık kullandığım cümlelerden bir tanesi. Bu iş meselesi kimseye anlatmasam da beni çok strese sokuyordu. Benim dışımda bütün herkes iş sahibi gibi geliyordu. Neyse çok uzatmayacağım. Ben iş buldum!

Evime araba ile 5 dk bile uzaklıkta olmayan bir şirkette. Yürüsem yürürüm de, Amerikan sokaklarında yürümek gerçekten zor. Endüstri mühendisliği okuduğumu biliyorsunuzdur. Bölümüne aşık bir insan olaraktan "bir işe kapak atayım da, gerisi hallolur." demedim. (gerçi son zamanlar düşünmedim değil.) Sanırım o yüzden de bu kadar süre geçti. Bu şirkette yapacağım iş Production Engineer olarak geçiyor. Google çeviriciye göre Üretim Mühendisiymiş. Beklediğime değdi yani!

Üzerimden bir fil uçuk gitti gibi geldi. Hayırlı olsun diyelim. 3 aylık deneme aşaması olacakmış. Aslında bu beni korkutuyor ama napalım, bu da gelir. Bu da geçer. Hala iş arayanlara bol sabır diliyorum! İnşallah gönlünüze göre bir iş siz de bulacaksınız. Dualarım sizinle.

Sağlıkla Kalın.
Okumak istersen;
İzlemek istersen;

Filmdi Gerçek Oldu

Filmlerde hep şahit oluruz. Birbirlerinden hoşlanan güzel kız ve cesur erkek sonunda buluşmaya karar verir. İlk randevularında herşey mükemmeldir. Ancak kız yediği yemeği ya yanağına bulaştırır ya da burnuna. Erkek bu durumu görünce gülümser, kibarca kızın yanağında ketçap olduğunu ifade eder ve siler. Bu olay iki gencin daha da yakınlaşmasına neden olur. Sonrası Türk dizisi ise en az 100 bölümden oluşan bir yılan hikayesi zaten.

Hayatım öyle bir roman ki, bu tür hikayelerin gerçeğe dönüşmesini yadırgamıyorum artık. Bu ne ki? Lise yıllarımda mnet sitesinde okey oynarken tanıdığım her kişinin yüzlerce masadan benim olduğum odaya girip benim masama dördüncü olması gibiydi. Abartmıyorum. Radar gibi herkesi çekiyordum.

Aslında benim hikayem birazcık daha değişik. Güzel kız yok. Cesur erkek de yok.
Tamam tamam anlatacağım, çok merak ettin mi?

Bildiğiniz üzere bu ayın sonu cadılar bayramı. Bunun üzerine Burger King siyah hamburger çıkarmış. Ve bildiğiniz üzere ben YouTube kanalı açtım. Tadını tatmak ve video çekip sizlere bildirmek güzel bir fikir olur diyerekten, çıktım bir yola. Videoyu çektim. İşe gittim. Ve acaba nasıl olmuş diye videoyu izleyeyim dedim. Son kısımda dişlerimin kapkara olduğunu farkettim!

Birde kendime değil de, kameraya bakıp profesyonel davranıyorum ya.....Birde sonda "birşey kaçırmıyorsunuz." deyip sevimli olmaya çalışıp gülümsüyorum ya.....Vah halime vahhhh!

Utanmayıp bu videoyu da internet alemine yayınlamama kaç puan, peki?
Napalım, ben de böyleyim.

Sağlıkla Kalın.

Video için;
Burger King'den Siyah Hamburger

Okumak Istersen;
Insan Basit Yaşamalı

Boş Vakit


Bu hayatta iki şeyin değerini bilmiyoruz demiş atalarımız. Biri sağlık diğeri ise boş zaman. Lise zamanlarımda "ben ev hanımı olmak istiyorum yeaaaa" diyip dururdum arkadaşlarıma. "Bütün gün Facebook'da FarmVille oynarım." diye de eklerdim. Ama annem o zamanlardan beri bana mühendis olacağımı aşıladığı için "mühendislikte cebimde kalır." diye diye saf saf dolaşırdım. Gel zaman git zaman derken bu vakitlere geldim. Şuan her gün sabah 8'de annem ile kalkıyorum. Annemi, babamı, abimi işe uğurluyorum. Kahvaltı yapıyorum. Odaları topluyorum. Bulaşık yıkıyorum ve saate bakıyorum daha öğlen olmamış. İnternette takıl, YouTube da sörf yap derken öğlen vakti geliyor. Öğlen yemeği ye, gene internette takıl felan filan derken zaman akıp geçiyor bu sıralar. Hı, bu arada abimin üniversite ödevlerini de ben yapıyorum. Hani iş de hergün bakmıyorum. İnsanı daha da strese sokuyor.

Bakıyorum da, elde var sıfır. Hayatımı ne kadar da boş yaşıyorum. Geçen zamanın kıymetini hiç bilmiyorum, hiç! Düşünüyorum, ne yapmalıyım?

Kendime dair, hobilerim de yok ki. Haftada üç kez spora gidiyorum zaten. Şimdi Jeff adında uzun ince bir bey'den dersler almaya başladım. Onun dışında, üniversite arkadaşlarımı görmek istemiyorum, çünkü sadece işsiz olan benmişim gibi geliyor ve bu da bana utanç veriyor. Mezun olduğu okulun sadece %5'nin iş bulmakta zorlandığı bir hayattan bahsediyorum. Acaba kime ne kötülük yaptım.

Bazen düşünüyorum, diğer insanlara göre daha şanslı olabilirim. Sonra da soldan bir ses, Türkiye'de olsan iki cafeye gider insan yüzü görürdün diyor. Acaba Türkiye'ye mi gitsem? Ama şimdi de kış geldi, herkes okulda, işin de gücünde....

Hem istemiyorum artık sanki. Beni Türkiye'den soğuttu. Belki onu görmeyeceğim, ama ihtimalini düşünmek bile gözümden iki damla gelmesine yetiyor.

Bilmiyorum.
Anladım ki, ev hanımı olmak bana göre değilmiş. O kadar da kolay değilmiş.
Duvarlar ile konuşmaya başlamadan önce benim iş bulmam lazım.

Sağlıkla Kalın
Okumak istersen;
İzlemek istersen;