Selam


Selam canım, amcanım.


Boston'dan döneli iki gün oldu. Arkadaşın evi rahattı, güzel vakit geçirip, yeni yerler keşfettim. Lakin eve geldiğimdeki rahatlık bir haftalık tatil de mumla aranacak değerdeydi. İnsanın evi gibisi yok arkadaş, bunu anladım.

Evimin ve arabamın kokusunu özlemişim. 

Boston'da genellikle müzeleri gezdik, akvaryuma gittik, ve meşhur olan restaurantlarına gittik. 
Ve ne yalan söyleyeyim, her gün dışarıda yemek yemek de bir zamandan sonra bıktırıyor. Hiç öyle her gün pizza yesem sıkılmam demeyin. Yemezler!

Bu arada diplomam da geldi. Sonunda! Her gün "acaba göndermeyecekler mi?" ya da "gerçekten mezun olmadım mı yahu?" demekten vazgeçtim.

Bilmiyorum, duydunuz mu ama Amerika'nın en büyük özel şirketlerinden birisi Wal-Mart adında bir firma. Sebze/meyva, kıyafet, teknoloji, makyaj, ev eşyaları yani aklınıza gelen her ürünü ucuza satan bir mağaza. Üniversite arkadaşlarım ile endüstri mühendislerinin buluştuğu toplantıya katıldığımız da orada çalışan 3 kişi ile tanışmıştım. Beni ertesi gün görüşmeye çağırdılar. İlk mülakatı geçtim. Ikinci mülakat için de şehir dışına Arkansas'a yolladılar. Cevaplarını bekliyordum ve Boston'da iken aradılar. İşe kabul olmamışım. Ne yalan söyleyeyim çok da üzülmedim. Çünkü hayırlısı ise olsun diye dua etmiştim ve demekki hayırlı değilmiş. Yaradanın bir bildiği var, eminim.

Keşke sebebini sorsaydım. "Peki, teşekkürler." deyip kapattım telefonu. Sonradan gelir aklıma hep. 

Anlayacağınız hala işsizim. Pamuk eller klavyeye, başvurular beni bekliyor.

Sağlıkla Kalın. 

Okumak istersen;
Guzellikleri Gorememek
İzlemek istersen;
New York City ve Bryant Park

Gidiyom Ben

Bu aralar canım heryere gidip gezmek istiyor. Mezun olduktan bir kaç gün sonra Nashville, Tennesse'ye gittim. Döndükten bir kaç hafta sonra Bentonville, Arkansas'daydım. Yarın da 5 günlüğüne Boston, Massachusetts'e gidiyorum.

Bu aralar canım seyahat çekiyor. En sıkı olanından.

Döndüğümde iş başvurularına başlamam lazım. Beklediğim şirketten 3 hafta (neredeyse 4 olacak) iyi yada kötü bir haber gelmedi. Mailime de cevap yazmadılar. Anladık, Amerika'nın en iyi şirketlerinden birisin. Ama beni bu kadar bekletmeye hakkın yok. Profesyonellik bunun neresinde?

Mezun ama hala işsizim.

Sağlıkla Kalın.

New York City Gezisi


Geç mi oldu? Yok canım.
Zaten geç olsa bile pek de çok kişinin umrunda olduğunu düşünmüyorum. Amaç benim mutlu olmam.

Be Happy, dostlar!

Neyden mi bahsediyorum? Tabiki de New York gezimin ikinci bölümünden. Birinci bölüm için; bakınız. İzleyiniz.
Birinci bölümde MetLife Stadyumu, Lincoln Tüneli ve Times Square vardı. Bu bölümde de ucundan kıyısından bir çok yer var. 

Bryant Park ile giriş yapmak istiyorum. Video'da sessiz sakin dedim ama pek de öyle değil. Yani, burası New York, ne kadar sessiz olabilir ki? Lakin gerçekten huzur bulmak için gelinmesi ve insan seyretmesi çok hoş olan bir yer. Sıkıca bir tavsiye ediyorum.

Daha sonra Rockefeller Center'ıönünden geçtik. Boş yere turist kaynayan yerlerden. Kışın buz pateni, yazın da kafelerin olduğu bir alan.

Nedense şuan bu yazıyı yazmakta çok zorlandım. Belki de bana normal ama görmeyenlere ilginç gelebildiği için. Ama her bir yer için söylenecek çok birşey yok. Sadece çevresi güzel, binaları instagranmaya değer, o kadarcık. 

Cık cık cık. Ayşe sen bu oyundan çık.

Metropolitan Sanat Müzesi konuşmaya değer ama. Yiğidi öldür, hakkını yeme demişler. Burası Dünya'nın en büyük müzelerinden bir tanesi. Central Park'ın hemen yanında bulunuyor ve içinde hemen hemen her ülkeden ürünler var. Parayı verip aldılar, tabi. İlimunatı bunlar, söylemedi demeyiniz. 

Hahahahaha. Kafa gitti. Daha fazla saçmalamadan, size iyi seyirler!


Üçüncü bölümde bulaşmak üzere.
Sağlıkla Kalın. 

Okumak istersen;

Hakkımda Bilmediğiniz 11 Şey

Bu aralar evde 7/24 yatıyorum. Keyif sürüyorum kısacası. Sadece derin derin düşüncelere dalarak zaman geçiriyorum. Bloğa da girmemem bu sebeptendir. Bazen oluyor bana öyle. Neyseki geri döndüm. 

İşte geldim buradayım!

Bu mim'de bana ilaç gibi geldi. Benim de bu mime ortak olmamı isteyen bu iki güzel insana şuradan ve buradan ulaşabilirsiniz. Her ikinizin sorularını da birleştirdim, lakin malesef ki soru 11 tane ve birinizin bir sorusu diğerinden fazla oldu. Affına sığıyorum.

Şimdi gelelim sorulara!

1. Tüm paranı neye harcasan asla pişman olmazsın?
Açıkcası ben çalışıp kazandığım paramın yarısından çoğunu yemeğe harcıyorum zaten. Ve bu durumdan hiç de hiç pişman değilim. Gelin birlikte yiyip harcayalım.

2. Küçükken; 'ne olmak istersin' sorusuna verdiğin cevaplar?
Kendimi bildim bileli öğretmen olmak istemişimdir. Annem hep "sen öğretmeyi bilmiyorsun. Ya sen çoçukları ya da çoçuklar seni döver." dese de öğretmenlik kutsaldır.

3. Bir gün boyunca aç kaldınız (Ramazanda olduğu gibi ) ilk ne yemek isterdiniz ?
Yemek yemesini seven bir insanım. Lakin her önüme koyulduğunu yemem. Çok seçerim. Bütün gün aç kalırsam eğer, ki şuan açım, ilk aklıma gelen İskender oldu. Evet evet, iskender. 2 senedir yemedim.

4. Bir dalga olsaydınız nereye vururdunuz ?
Her Lazuri Bozo (Laz Kızı) gibi atın beni Arhavi sahillerine. Gerçi şimdi sahilde kalmadı ama, neyse. Konumuz bu değil. 

5. Issız bir adada kalsanız yanınıza alacağınız 3 kisi ?
Zor bir soru. Aklıma ilk gelen uzun süredir arkadaşlık yaptığım (belki vloglarımdan görmüşsünüzdür) Sara oldu. Beni güldüren insanlari seviyorum. Daha sonra adadaki hayatı bilen ve oradaki yaşama alışmış bir kişi bulup, onu çağırırdım. Son olarak da olmayan eş'i alsam olur mu? 

6. Öfkelenince nasıl sakinleşirsin?
Öfkelenmek benden uzak. Lakin sinirlerim bozulunca ağlıyorum. Gizli gizli 

7. Asla giymem dediğiniz renk hangisidir ? Neden ?
Dünya da asla dememeye özen gösteriyorum. Yarınımız hiç belli değil. İnsanların "asla" dediklerinin nasıl asla olmadığını gören, hisseden ve yaşayan birisiyim. Ama sarı rengini sevmiyorum, arkadaş!

8. Hayatında yaptığın en deli saçması ve eğlenceli şey nedir?
"Benim bulunduğum her yer eğlenceli." demeyeceğim. Hihihihi. Zipline yapmıştım diyeyim o halde. 

9. Ölmeden önce yapılacaklar listesine eklediğiniz 3 şey ?
Dünyayı gezmek. Adneralin namına olan çoğu etkinliği yapmak. Bir Müslüman olarak eş ile (olmayan) imanın 5 şartını en iyi şekilde yerine getirmek. 

10. Uzun gece yolculuklarını mı kısa gündüz yolcukları mı?
Yolculukları severim. Hayal kurmam ve düşüncelerime boğulmam için bana büyük bir fırsat. Uzun gece yolcukları deme hakkımı kullanıyorum. 

11.Yerde 50 TL bulsanız ne yaparsınız ?
Yerde bulduğum parayı almıyorum. 

Okuduğunuz için teşekkürler!
Yapmak isteyen her bir bloger arkadaşımı mimliyorum. Eğer yaparsanız da bana haber vermeyi unutmayın. Benim sormak istediğim sorular şu şekilde;

1. Şuan ki kişiliğini oluşturmanda sana ışık gösteren kişi kimdir?
2. Karşındakinde ilk farkettiğin özellik nedir?
3. Arkadaşların ile toplu buluşmayı mı yoksa tek tek buluşmayı mı tercih edersin?
4. Unutamadığın bir anını anlat.
5. Kendinde değiştirmek istediğin huyların nelerdir?
6. Şuan kapını çalıp, dilenen bir dilenciye nasıl tepki verirsin?
7. Aşk mı para mı?
8. Her hangi bir dil öğrenme şansın olsaydı, bu hangi dil(ler) olurdu?
9. Yıllar geçse de üstünden ben bu şarkıdan vazgeçmem dediğin oldu mu?
10. Senden başka diğer insanların yapmadığını düşündüğün bir şeyi söyle.
11. Hayalini ettiklerin neler? 

Sağlıkla Kalın.

Okumak istersen;
Adrenalin ve Sen

Birisi Times Square mı dedi?

Keşke bugün de hava o günkü gibi olsaydı. İnsanın hava durumuna göre ruh değiştirmesi de ayrı bir konu aslında. Neyseki bugünkü konumuz bu değil. Bugünkü konumuz yeni bir vlog ile alakalı!


Evet evet, ben bu işe koyuldum. Hadi hayırlısı. 
İlk vloğumdan sonra blog yazımda (bakınız) nereye gitmeliyim diye sormuştum ve New York City tabiki de ilk akla gelen oldu. Durum bu halde olunca, hemen Sara'ya mesaj attım ve New York'a gidelim dedim. 

Uzun zamandır gitmediğimiz için de, kabul etti ve biz üç silahşör yola koyulduk. Üç silahşör çünkü gitmeden bir gün önce (aslında onun da vloğu var ama pek beğenmedim) Anthony ile takılıyorduk. Kambersiz düğün tabiki de olmaz diyerekten onu da aramıza aldık. 
Bütün bir günü ben ve arkadaşlarım New York'da geçirdik. Times square, Central Park, Subway, Met Müzesi, Çin Mahallesi ve daha bir çok yerdeydik. Ayaklarıma kara sular indi. Gerçekten. Ama halimden memnumdum açıkcası. 

Video çok uzun olduğu için dort video halinde yayınlayacağım. Ve her bir vlog'da geçen olaylar hakkında bir yazım olacak.

Ilk olarak Metlife Stadyumundan bahsedeyim. Metlife stadyumunda sezonuna göre Amerikan futbolu, futbol, beyzbol ve konserler gibi aktiviteler oluyor. Fenerbahçe ve Galatasaray gibi Amerika'nın da Giants ve Jets adında spor takımları var ve bu stadyum onlara ait. Ve NFL'de en büyük stadyum olarak biliniyor. Nerden mi biliyorum bunları? Google değil, ben aslında burada çalıştım. Kış ayları boyunca pazar günleri buradaydım. Pazartesi - Cuma okul, Cumartesi ve Pazar da iş. Meşgul olmayı sevdiğimi söylemiş miydim? Aslında ben Oğlak burcuyum, degerli okuyucum. 

Hemen sonra konusu geçen Lincoln Tüneli. Video'da da bahsettiğim üzere bu tünel Hudson Nehirinin altında ve New York City ile New Jersey'i birbirine bağlıyor. Pek uzun değil, korkmayın. Lakin siz siz olun, New York'a asla şahsı arabanız ile gitmeye kalkmayın. Otobüs yolu farklı ve bu nedenle eğer otobus ile 15 dakika da orada oluyorsanız, araba ile 1-2 saat olacaktır. Abartmıyorum. 

İşte beklediğiniz o yer! Times square. Adı çıkmış 9'a, inmez 8'e. Gündüzü bir ayrı güzel, gecesi bir ayrı. Cıvıl cıvıl, eğlencenin kesilmediği aynı zaman da para yapmak için sizi sürekli durduran çalışanlar ile dolu. 

İstanbul'da yaşayanlar için Bakırköy meydan da her iki dakika da bir birilerinin "İngilizce öğrenmek istermisiniz?" diyerek sizi durdurmasını gözler önüne getirin. Işte tam o!

Umarım beğenirsiniz.

Bana yorumlarınızı, görüşlerinizi ve daha nereleri görmek istediğinizi bildirmeyi unutmayın!


Video'yu izlemek icin;

Sağlıkla Kalın.

Sosyal Medya

Daha önce yazdığım yazılarımın satır aralıklarına dikkat ettiyseniz eğer, benim de sevgisini göstermekte zorlanan hatta hiç gösteremeyen o güzel insanlardan olduğumu anlamışsınızdır.

23 sene böyle geçti ve geçmeye devam ediyor. (Yolun yarısına ramak kaldı. Vay be) "Eee, bize ne?" diyorsan şuan, bu konunun derinliklerine inmemin nedeni bugün yazacağım konu ile bağdaşması.

Anlamıyorum. 
Anlamıyorum neden insanlar anneler veyahut babalar günün de sosyal medya adresi olmayan ebeveynlerinin fotoğrafını koyup, altına destanlar yazar. Doğum günlerin de onları ne kadar çok sevdiklerini, en güzel anılarını, onlarsız yaşamayacığını dile getirir. Ama bu insan bilmiyor mu, doğum günü kişisinin istagram hesabı yok ve o güzelim yazıları göremeyecek? 

Düşündüm ve kendimce bir kaç neden buldum.

1. Ilk neden trend olması. Türk milleti zekidir. Türk milleti çalışkandır. Lakin sosyal medya hayatına gelince nereden geldiğini unutuyor ve kim ne yapıyorsa onu yapmaya başlıyor. Her kimse bu oyunu başlattı ve arkasından köprüye atlayanlar hala devam ediyor.

2. Belki bu insanlarda benim gibi sevgilerini dile getiremiyor ve sosyal medya hesapları ile söylemek istediklerini söylüyorlar. Belki de utangaçlığı bu şekilde yeniyorlar. 

3. Bak ben çok mutluyum edası vermek olabilir. Sonuçta instagram'da ki gösterilen hayatın gerçek hayattan çok farklı olduğunu eminim çoğumuz biliyoruzdur. Dürüst olmak gerekirse ben bile aynı gün fotoğraf yüklemiyorum çoğu zaman. Aklıma ne zaman eserse, canım ne zaman isterse daha önce çektiğim fotoğrafları koyuyorum. Gerçi bu benim hayat felsefem.

Ben genellemenin dışında olabilirim. Bilemiyorum. 

Ben bu insanlardan biri hiç olmadım. Eğer siz yaptıysanız, altında yatan gizli anlamı bilmek isterim. 
Ve kendimi ele vermem gerekirse, bu yazıyı yazmamın bir başka nedeni de bugün annemin doğum günü olması. Hihihihihhi.

Sağlıkla Kalın.

Okumak istersen;
Izlemek istersen;