Amerika'ya gelmeden önce buranın aynı filmlerdeki gibi olduğunu düşünmüştüm. Çoçukların sokakta afacan olduğunu sanıp herkesin ağaç evleri olduğunu tahmin ediyordum. Geldiğim de anladım ki, ne dışarı da çoçuk var ne de ağaçlarda evler. 14 yaşındaki bir velet için ne kadar da hüsran verici, değil mi? Ben artık katılmıyor olsam da, dışarıdan bakana Amerika hala çok merak edilen bir ülke. Gerek yaşamı, gerek zorlukları gerekse kültürü. Türklerin anlamadığı ama yaptığı o kültürü...
Hazır YouTube olayına girmiş iken, böyle bir video'ya değineyim dedim. Videoyu kesip biçerken milyonlarca yorum geldi gibi bir duygu vermiş olsam da, iki elin parmaklarını geçmeyecek sayıda yorum geldi sadece.
Amerika'ya ilk ben 5 yaşında iken gelmişiz. 1 sene kalıp dönmüşüz. Ailem dönmek istemiş, beğenmemiş buraları. Evet evet, bu rüya ülkesini beğenmemişler. Sonra yıllar geçti ve tekrardan Amerika kararı alındı. Video'da da değindiğim gibi Green Card'lı olanlar en fazla 3 ay kendi ülkesinde kalabiliyor. Biz tam 9 sene 8 ay kalmışız. 10 sene sonra da Green Card iptal oluyor. Amerika da yaşadığımız her 10 sene yenilemeniz gerekiyor. Tabiki de herkes giremezsiniz desene de, kader değil mi? Polisin pasaportlara sonra da bize bakıp "Welcome to America!" demesi hala kulaklarımda çınlıyor.
İşte o zaman hayat hikayem başladı. Lise bana göre fena değildi. Filmlerdeki gibi kötü karakterli ve beni dolaba sıkıştıran çoçuklar ile karşılaşmadım. İngilizce öğretmeye çalışan öğretmen, Rus idi. Beni de çok severdi. Her bir işimin peşinden koştururdu, sağolsun. İlk geldiğim sene Türkiye ye gitmeyince, o gitmiş ve bana anahtarlık getirmişti. Beden dersin de hoca bana bir kaç kez üstümü değiştirmedim diye C verince, hocayla konuşup notumu düzeltmişti. Bir gün beni kızdırmıştı ve babamı çağırıp "Büşra çok inat, 1 haftadır benimle konuşmuyor." demişti. Facebook hesabım olduğu zamanlarda da fotoğraflarımın altına "çok güzelsin" yazan da o, bildiniz. Ah lise ah! Açıkcası hep liseyi Türkiye de okumak istemiştim. Olmadı. Bende o Türk dizilerindeki lise hayatına özenmedim desem yalandır.
Sonra geldi üniversite. Arkadaşım ile 2 sene aynı okuldaydık. Aynı dersleri aldık. O hemşirelik okumak istiyordu, ben de mühendislik. Ama ben aynı sınıfta olmak için ihtiyacım olmayan dersleri aldım. Arkadaşlıkta bunu gerektirir? Şimdi suratını gören cennetlik. Sevgilisi niyetine arkadaşlarını unutanları hiç anlamıyorum! Sonra ben okul değiştirerek endüstri mühendisliğini okudum ve bitti. İş bulmayı kolaylaştıran bir dua istiyorum....
İnsanların davranışlarına gelirsek, burada en ufak bir şey de teşekkür etmesini sonra da özür dilemesini iyi biliyorlar. Türkiye tatilinde Bakırköy - Taksim otobüsünden inerken şöföre teşekkürler demiştim de, suratıma bön bön bakmıştı.
İşte böyle.
En uzun yazımdı sanırım. Videoda uzun oldu gerçi.
İzlemek için;
Sağlıkla Kalın.