En Iyi Teklif (The Best Offer) - Film Yorumu

Yeseren Yaprak
Dün bir kişinin tavsiyesi üzerine izlediğim film beni çok düşündürdü. Hani gece yatmadan önce düşüncelere boğulursunuz ya, filmi yatmadan önce izleyince de "acaba gerçek olursa?" deyip kafa patlatmadan edemedim.

Bir daha ve bir daha izlesem gene de doymayacağım bir film. Sonuçta biliyorum 10 kere izlesem, 20 kere de izlesem her izleyiş de yeni bir yorum çıkartabilirim. 

Filmin özeti hakkında pek bir açıklama yapmıcağım. (Bknz: The Best Offer TrailerAma kısadan anlatmak gerekirse hayatını işine adamış bir adam, ve onu o durumundan çıkarabilecek hasta bir kadın. Fakat bildiğimiz o klasik vakalar ile dolu değil, hem düşündürücü hem öğretici hem de sizin yorumlamanızı bekleyen sorular ile dolu bir film bu

Sonu mutlu mu ki acaba? 

Yazımı aslında izlerken not aldım. Bu nedenle aralar simdiki zamanlar ile dolmus taşıyor. Kusuruma bakılmasın lütfen, onları parantez içine alıyorum

Ve bu yazım spoiler'lar ile dolu olduğu için, filmi seyrettikten sonra okumanızı tavsiye ederim. Ya da benim gibi sonunu bilip izlemeyi seviyorsanız okumaya devam!

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Düşünsenize tanımadığınız bir kişi için deli divane gibi koşturuyorsunuz. Ve ona ilginiz sadece onun ilginç oluşundan. Daha önce hiç karşılaşmadığınız türden olduğu için. Ve o kişiye o kadar kapılmışsınız ki, yaşı ve belki de görünüşü sizin ilginizi çekmiyor.

Birbirlerine bu denli tutkun olmaları, birbirlerine çok benzediklerinden. Birbirlerine çok benziyorlar çünkü ikisi de hayatlarının bir kısmında bir travma geçirmiş. Kızın tek ve son erkek arkadaşının onu terk etmesi...Ve erkeğin de işine bağlanması. Neden işe bağlandı ama? Ailesi yüzünden mi? Hiç arkadaşının olmaması mı? Yoksa karşı cinsten bir ilgi görmediği için mi? Peki ya eldiven kullanıp, saçını boyaması? Hep genç olduğunu düşünmesi mi nedeni yoksa hep genç kalmak istemesinden mi? Otelde çalışanların doğum gününde ona pasta üstüne mum koyması ve onlara "benim bugün doğum günüm değil" demesi? 

Yanıtlanmamış o kadar çok soru var ki...

Erkekler Neye Gereklidir

Sabah sabah "Büşra koş, gel hemen gel" diyen annem sayesin de yatağımdan fırladım. Orta da birşey yok aslında. Annemin mayaladığı yoğurt tutmamış. Üstüne koyduğu süzgeç de kâseye bir çoçuğun en sevdiği oyuncağını yatarken bile bırakmaması edasında birleşmiş. Tutkal ile yapışmış gibi mübarek. O yoğurdumsu süt yeniden mayalanıcak tabi. Yok sen kâseyi tut, yok dikkat et dökülmesin, bana bıçak ver diye diye biz o bütünü birbirlerinden ayıramadık. Ben tabi çoktan vazgeçtim, sabah sabah aç olan karnımı doyuruyorum ayıptır söylemesi. Annem de kan ten içinde hala uğraşıyorken babam geldi

"Şinasi gel" dedi annem hemen. Babam da tıpış tıpış geldi. Lite yaptım ama, yok yok, o kadar da değil.

"Açamadık, süzgeçi çıkarsana"

"Açamadınız mı, ah yazık"



Tutması ile açması bir oldu adamcıvazın

"Erkekler bunun için gereklidir işte" deyiverdi annem.

Bugün ki yazım da tam da bundan ibaret.

Erkekler;

1. Açamadığımız kavanoz'u (bu durumda kâseye yapışmış süzgeç'i) açmaları
2. Evin direği olan duvarları silip güzelce parlatmaları
3. Arkadaşlarımın ya da onun bunun bize yaptığı kelekliği dinlemeleri
4. Bizi bu yalnızlık ve evde kalmışlık duygusundan tamamen kurtarmaları
5.Bizi güldürüp, bazen de sevinçten ağlatmaları

Aloe Vera mı?


Ağzımın içine girecek kadar bana yakınlaşan o minnak sineği görünce, aklıma bu yazıyı yazmak geldi. Ilhamın nerden geleceği gerçekten de belli olmuyormuş
Hı, nerden mi geldi o minnak sinek? Tabiki de masa başımda duran çiçekten. Çiçek fotosentez yerine, sinek üretiyor maşAllah.
Çiçeğin adı (sanırım pek çiçek de denmez), bitkinin adı Aloe Vera. Bitkinin yararları hakkında pek fazla içeriğe girmeyeceğim. Çünkü internet sadece bir tık uzaklıkta. Bknz: Aloe Vera Faydaları

Lakin bana ve benim evime iki türlü yararı var bu en sevdiğim renge sahip olan canlının.

1. Yanıklar Güneş yanığına bire bir. Yoğurdu hiç kullanmadım, ama emin olun bu bitkinin görüntüsü yoğurttan bin kat iyidir.
Onun dışında benim yemek konusunda ne kadar usta olduğumu bilen bilir. Yemek pişirirken cilde sıçrayan yağı bir hıçımda iyileştiriyor. Kendimi reklamlarda bir ürünü satmak için her kılığa giren kişiler gibi hissettim. Ama gerçekten öyle, iyileştiriyor. Hemde bir hıçımda 

2. Güzellik - Şimdi geliyoruz bu bitkiyi neden bu kadar çok sevdiğime. Benim küçüklükten beri yanaklarım kırmızı. Hani abartılı bir kırmızı yok, ama benim hemen gözüm görüyor. Ve eskiden pütür pütürdü. Hatta kuzenım benimle dalga geçerdi. Yoğurt yanaklı diye. Yoğurdun üst tabakası aynı benim yanaklar gibiydi.
Neiseciğime, renk paletinde yeşil ve kırmızı adeta bir düşman gibi karşı karşıya. Ama aslında düşman değil, birbirlerine sıcacık dostlar. 

Benim Kızım, Benim Oğlum Muhabbeti

Cuma günü son iki sınav ile haftayı bitirdim. İçimde "bu da bitti, sıra da ne var?" duygusu ile evime dönerken, bu günü en mükemmel şekilde bitirmenin yolu tatlı dedim ve türkçesi Kırmızı Kadife diye adlandıran Red Velvet Cupcake'lerinden aldım ve evde güzelce onları sömürdüm.

Allahım ne de güzel tadlar bize sunuyorsun diye diye, parmaklarımı yalıya yalıya (ayıptır söylemesi), haftanın stresini güzelce vücudumdan attım. 

Tabi tabi, anneme ve babama da uzattım o güzel minnakları. Ama gel gelelim annem "ben öyle şeyler sevmiyorum yeaaa" diyerek istemedi. Babam da bir ısırık aldıktan sonra "uyy çok tatlı bu" diyerek bıraktı. Sonra da her zamanki sözünü patlattı ortaya. "Ben hayatımdan üç şeyi kestim. Un, şeker ve tuz."

Pek de sorun değildi zaten. Bir kutunun içindeki kalorileri, yağları, şekerleri, unları ve içinde sağlıksız olan binbir türlü şeyi gözüm görmeyecek kadar dönmüştü. Duyanda uyuşturucuya felan başladım sanıcak, "gözlerim döndü" felan, alt tarafı cupcake 

Biraz telefonda takıldıktan sonra, uykuya hayır diyemeyen bendeniz, dokuz gibi güne elveda dedi. E doğal olarak da erkenden uyandım. Sosyal medya sitelerinden sadece instagram kullanan ben, eskiden olsa direk gözümü orada açardım. Ama şimdi bloğuma girip, takipçim kaç olmuş diye bakıyorum. Ki eminim, bir çok bloger da bu sözümü destekler.

Sonracığıma, girdim instagrama ve o fotoğraflardan bir tanesi ile karşılaştım yine yine yeniden

- "Bu benim kızım."
- "Oğlum olsa böyle olurdu."
- "Tam benlik değil mi?"
+ "Kesinlikle, aynı sen!"

De get ordan. Aynı senmiş miş miş.

Kötü Alışkanlığım

Bu hafta sınav haftam benim. Hemen hemen her gün bir sınavım var. Gözlerim şaşı olacak, 22 yaşında kırışıklıklara boğulacağım öğretmen hanım kızım. Göz doktoru da zaten "senin yaşın kaç ki? Yok birşeyin, yok" diyip gönderdi beni eve. Kısa boylu olup aynı zamanda da küçük görünme ile gelen yan etkilerden alışa gelinmiş bir olayım, yadırgamıyorum artı

Yakında sınav kusabilirim anlıyacağınız. Asyalı insanlara gidip, onlardan masaj dilenmem lazım

Bu günün sabah kahvaltısından bahsetmicem, çünkü her zaman ki gibi etmedim. Öğlen de küçük birşeyler atıştırdım. Planım sınav çıkışı Burger King'e gidip güzeeeeelce Whopper'i mideme indirmek

Benim Big Mac aşığı olduğunu duymayan arkadaşım yoktur. Lise de yılbaşlarında bana alınacak hediyelerin başında McDonalds tshirtleri, anahtarlıkları, şapkaları gelirdi. Şimdi araya takı felan da kaynaştırıyorlar, büyüdüm ya birazcık. Babama da ne zaman "Hadi Big Mac yemeye gidelim" dediğimde, bana 15 dakika sağlık öğütü verirdi (veriyor).

Zaten inatçıyım, bir de bana o menü alınmadı mı hiç birşey yemeyip, kimseyle de konuşmadığımı hatırlarım.Evet bende bilmiyorum neden hala 500 kilo değilim

Bugün de sınavdan çıktım. Evin yolunu tutmaya başladım. Bu aralar McDonald'sı aldatıyorum ama okul yolumun üzerinde olan Burger King daha cazip geliyor açıkcası.

Aklıma geldikçe gülüyorum
Bir dakika 

Beğenilme Çabaları

Facebook kullanırdım bir zamanlar ben. Ne yalan söyleyeyim, yakışıklı erkekleri de eklerdim hani. Utana utana birde. Sanki o yakışıklı çoçuk, benim suratımın kızarıklığını görecekte, bana bir selam çakıcak. Lisedeydim o zamanlar tabi. Erkek dediğin sarışın, renkli gözlü olmalı modu felan

Aslında ben çok utangaçtım küçükken. Şimdi beni gören "sen utangaçsan ben de Nemesis'im" felan der heralde.Ama gözlerim renkli ya, yazın başım hep önde, gözüm hiç bir şey görmüyor güneşten. Belki ordan yırtarım şimdi. Amaaan, yemişim renkli gözü, ben badem gözlü olmak istiyorum.

Bu arada psikoloji okuyan, doktor olmak isteyip de hemşire çıkanlar bu yazımı okursa rica ediyorum bana bir yorum atın. Kesin bende ADHD hastalığı var. Konudan konuya atlamak için doğmuşum sanki 

Neise neise

Sonra instagram çıktı, ve tabi şu etiket olayları. Millet fotoğraf koyuyor, sonra altına üç yüz bin tane etiket. Sırf beğeni almak için. Bende yaptım mı? Yaptım. Sonra dedim ki, ne yani? Amacım ne? Ne işime yarıyor? Tanımadığım insanlar benim fotoğrafımı beğendi de ne oldu yani? Ben onların bir beğenisine mi muhtacım?

- Nayıııır, nolamazzzz
Ben gururlu bir kızım.

Bu Ay - Kasım

Bugün Kasım ayı'nın başlangıcı
Bazı insanlar "Bugün Pazartesi, diyete başlayacağım" der ya hani, ben de ona benzer bir cümle söylemek istiyorum. Her ne kadar bugün Cumartesi olsa da.

Haydi bu ay elimizden geldiğince mutlu edip, mutlu olalım!

Daha önce de yazmıştım aslında, çevremizde ki güzellikleri farkedemiyoruz diye, ne kadar da doğru!
Değiştirmenin zamanı geldi de geçiyor. Zaman bu, bekler mi?

Sanırım her ay
ın başı bir mutluluk konusu üzerinde konuşmaya karar verdim. Ve ilk konumuz gülümsemek!

Karşımızdakine en, en kolay verilecek tepkilerden birisi gülümsemek. İş yerinde mi çalışıyorsunuz, yanınızdan geçene kafanızı eğip başka tarafa bakmak yerine gülümseyin. Okulda mısınız, tanımadığınız öğretmenlerin gözlerinin içine bakıp, sıcacık gülümsemenizi gösterin! 

Belli mi olur, o gülümseme bir gün size dünyalar dolusu mutluluk olarak geri dönebilir. Düşünsenize sizi sevdiği icin, bir üst levele alıyor patron sizi. Ah şu hayaller!

Ama gercekten olabilir. Ciddiyim

Ben mesela herkese gülümserim. Ve onlarda bana gülümsediğinde, bir selam verdiğinde, ben cok mutlu oluyorum. Bu kücücüşey ile mutlu olmasını biliyorum açıkcası.

Gülümsemek makyajdan daha çekicidir benim gozümde. Sizi siz yapan, o gozlerinizdeki ışıltıdır.
Ve inanın ki, bir gülümsemeniz, o karşınızdaki kişinin bütün gününü aydınlatabilir.
Gülümsemek mutluluğun ta kendisi!